Bazı anlar vardır ki, insan konuşamaz. Dili tutulur... İçinden bağıra bağıra ağlamak gelir ama hıçkırıklar boğazına düğümlenince boğulur zanneder... Yine bazı anlar vardır ki, eline kalemi alır ama hiçbir şey yazamaz. Masanın üzerindeki bembeyaz kağıt sayfalarına kendisinin bile anlam veremediği yüzlerce şekil çizer ama tek satır karalayamaz. Tam üç gündür “Başbuğ Özel Sayısı“ için elime kağıt-kalem alıp tek satır yazamadım. Bilgisayarın klavyesindeki tuşlara dokunamadım.

Derken gazetemize ulaşan yazılardan bazılarına göz atınca kapıldığım duygu girdabında Başbuğ ile olan anılarım gözlerimin önünden bir film şeridi gibi geçmeye başladı. Türkeş’i anlamaya yıllar, Türkeş’i yazmaya milyonlarca sayfa yetmeyeceğini bile bile cesaretimi toplayıp gazetemdeki görevimi yerine getirme zorunluluğu ile başlayıverdim...

Yıl 1979... Bıyıkları yeni terlemiş genç ülkücü olarak İstanbul Ülkü Ocakları Yönetim Kurulundayım. O ateşten günlerde hergün kan ve gözyaşının içinden geçiyorduk. MHP İstanbul İl Başkanı Recep Haşatlı ve oğlu Mustafa Haşatlı şehid edilmişti. Acının yanında yüreğimizde intikam ateşi alevlenirken telefon çaldı:

- Oğlum, bana Fethi Yıldız Başkanı bağla!

Elim ayağım titremişti. Dizlerimin bağının çözüldüğünü hissederken ahizeyi Fethi Başkana uzatıp; kekeleyerek:

- Başbuğ arıyor... demiştim.

Ocak’ta bulunan 9 kişi birden ayağa kalkıp; esas duruşa geçmişti. Fethi Yıldız’ın sol elinde telefon, sağ eli pantolonuna sıkıca yapışık esas duruşta konuşurken, hepimiz tören kıtasındaki askerler gibiydik. Telefon kapanana kadar da öyle kalmışız... Neden sonra “rahat” komutu verir gibi bizi oturtan Fethi Yıldız Başbuğun emirlerini tekrar ederek, ülkücülerin tahriklere kapılmaması gerektiğini söyledi.

Yıllarca hapis yattığım askeri cezaevlerinde işkence altında bizi kimse öylesine esas duruşta bekletememişti. Jopların gölgesinde bile pasif direniş metodu bulup, o günkü “çakı gibi asker” konumuna hiç girmemiştik.

Ben hapisteyken, kardeşim Erhan Cengiz’in şahadetinden sonra Başbuğ Türkeş ile ne konuştuğunu bilmediğim babam kaskatıydı. 12 Eylül’den sonra dualarının başında önce Başbuğun cezaevlerinden çıkması vardı. Ziyaretlerde “O dualar da olmasa bu işler böyle olmaz.” derdi.

Hapishanede zaman zaman zaaf gösterenler olmuştur. Hep birlikte onları ikna etmeye çalışırdık. O günlerde içerde dimdik duranların içinde olan Ahmet Malkan’da hep önce “Önce Başbuğ çıksın” diye dua ederdi. Nitekim Başbuğ tahliye olduğunda Malkan: “Benim dualarım kabul oldu. Başbuğ bu nedenle önce çıktı” diye günlerce sevinmiş, O’nun tahliyesinin bizimkinin yolunu açacağını söylemişti. Şimdi Ahmet Malkan’ın “Bizden önce Hak’ka yürüdü” diye üzülürken yine O’nun için dua ettiğinden eminim.

Aradan 10 yıldan fazla geçmişti ki bu defa İstanbul Yakacık’taki evde Başbuğun karşısında biz yine çakı gibi askerler olarak esas duruşta ve bu defa yüzyüzeydik. Hürmetle ellerini öperken duyduğumuz haz mahpus acılarını unutturmaya yetmişti. Sarılıp, gözlerimizden öptüğündeki bakışlarının derinliğini tarif etmek imkansızdır.

- Oturun yavrularım... dedi.

Oturamadık... Başbuğun huzurunda oturmak haddimize miydi? Bu defa sesini yükseltip:

- Oturun... emrini verdi. Ama ses tonunda baba şefkati vardı. Tek tek ailelerimizi sorup, anne-babamıza selam söylememizi tembih etti.

- Siz içerdeydiniz. Daha iyi bilgi almışsınızdır. İşin aslını bilirsiniz. Bizim Velican’ı kimler, niye katletti? Diye sorarken gözlerinin buğulandığına tanık oldum.

Ben Malatya’da olduğumuzu, Velican Oduncu’nun Gaziantep’te şehit edildiğini, dolayısıyla basına yansıyanların dışında bir şey bilmediğimi ifade etmeye çalıştım. Başı ellerinin arasında bir süre bizi dışarıda bekleyen Koca Başbuğun Kirpikleri arasından damlaların süzüldüğünü gördüm. Yakacık’tan ayrıldıktan sonra arkadaşlarımızla birbirimize bakıp Başbuğun ağladığını yine birbirimize söyleyemiyorduk. Arabanın arkasında saklanmaya çalıştım. kendi göz yaşlarımı fark eden arkadaşım:

- Ne oldu? Niye ağlıyorsun? deyince hıçkırıklarımı koyuverdim:

- Başbuğ bile ağlıyor, ben ağlamışım çok mu? dedim.

Ardından ne çok ağladık Başbuğum; yokluğuna halen alışamadık

BY UMUTvatanımızı ve milletimizi ayakta tutmak için varız vatanımızı ve milletimizi ayakta tutmak için varız

<BGSOUND src="http://acareran.googlepages.com/Sago...rKaideyiBo.mp3" loop=infinite>

[URL=http://img220.imageshack.us/my.php?image=hayatb.jpg][IMG]http://img220.imageshack.us/img220/9825/hayatb.jpg[/IMG][/URL]
 
Center> Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol